iskambilden köprüler

İskambilden Köprüler 2004'te Sarphan Uzunoğlu ve Mehmet Eren Acararıcın tarafından kuruldu. Site 2007'ye kadar birçok yazara ve yüzlerce yazıya ev sahipliği yaptı.

Şimdi ise buna zamanın ardından bir araya gelip, kaptanların gemiyi terk etmediğini göstermek adına, daha farklı yaşanmışlıkları yazmak için kepenkleri tekrar açıyor.

2004 model köprü'yü ziyaret ettiniz mi?

su & mea

7 Eylül 2008 Pazar

Memet

Eskimiş terlikler duvara yaslanmış temizlikçi kadın tarafından ve terlikler bulunamıyor tek kişiye uygun iki kişilik hücremsi odanın içinde. Parmaklar soğuk ve pijama da kalın geliyor Ege’nin öptüğü şehrin gecelerine. Oysa düşleri başka insanları’na uygun bir akşam değil bu. Düşlerin de kusurları var ve her hayal uğruna yaşanacak bir şey vermiyor insana. Aklından bunlar geçti. Şarabı bırakıp düşe başladı o an Memet. 
Şarabı yeni bitmiş, dolduranı yok ki! Hava nemli ve ağır. Koğuşlarına yalnızlık çökmüş yatakhanenin ve arkadaşlar zevk-i sefa’da malum mekanlarda.
Memet de isterdi kırmızı bisiklete binen bu ince belli pembe dudaklı kızın romanını her okuyuşunda aynı tadı almayı. Olmuyor,olamıyor. Kitapları var Mehmet’in boy boy. Bu gece gazeteler almış, gazetelere bağlı olarak Memet’in başını bir keder almış ve buna rağmen merakla gazetelere bağlı Memet. Nüfusunda Mehmet yazar;ama inadına sesleniliş biçimi Memet ve çok uyuz olur buna. Romantik ve kaleminden güzellik damlayan bir Can’ın yazısını okuyor. Aziz Dede’nin emanetlerine manevi torunlarına sırf dedelerini sevmedikleri için tacizci damgası vuranları okuyor, aydınını yakan aptal halka kızıyor haklı biçimde. Ceset gibi soğuk kendine dokunduğunda Memet. Tanımadığı bir şehirde onca mezarlık var yerini bilmediği ve her gece o mezarlıklardan daha soğuk bir yerde uyuyor. Gün onu çok yormuş gözlerini kaşıyor. Musalla taşına değmeden, kilise çanını duymadan uyanası var ve hoca da çok damardan okuyor ezanı. Bilmediği mezarlıklara yanaştı ve düşünde toprağa gömdü kendini. Elinde bir şeyi yoktu. Bir çakmak belki, kendini,aşktan ölmüş kendini, çıyan ve yılanlardan yalan da olsa koruyacak. Hiçbir şey rastlantı değildi ve bir Musevi ne kadar kindarsa Hitler’e ki bıyıklarının şekli bile kin duygusu oluşturur insanda, öyle karşıydı sahilde yalnız içilmiş bir öküzgözüne. Bok gibi hissediyordu Memet. Çünkü okulu tüketmeyi geçmişti çoktan, sabaha pandik atan geceyi tüketmenin yollarını arıyordu. Bildiği şeyleri ona öğretip öğrettim sananlara gülüyordu ve onların bunları kendi başarısı sanmalarına yalancı gülümsemelerle cevap veriyordu. Emindi ki başarılı olması, Memet’in yaşadıkları umurlarında değildi ve olmayacaktı, yirmi birinci yüzyılda insanın değeri fabrikadaki sakız kadardı ki sakızı almak parayla ; oysa can almak bedavaydı. Kaç Memet kıçı üşümüştü o sıralarda ve yapmacık seslerle kaç osuruk gizlenmişti kim bilir?
Sahile indi. Bir banka oturdu ve çay aldı bisikletli seyyar çaycıdan. Kumrucuyu bir kenara çekip aldıktan sonra kumrusunu en akşam akşam soğumuş tarafından bir güzel karnını doyurdu. Yalnız bir boka benzemeyecek diyordu yanındaki sarhoş sigara için ve sarhoşun sigara teklifini reddetti, sigara içmezdi, kendini öldürmek için daha güzel yolları vardı.Bir sabah ya da akşam vakti bile olmayan o götü boklu akşam saatinde kimseyi görmeyecek ya da görmek istemeyecek kadar yalnız. Tanrı biliyor razıydı burayı bırakıp gitmeye. Memnun değildi dört duvarından ve hayat damarlarının tıkanıklığından bu şehrin. Ruhun odalarında gezinip durdu. Hatıra defterleri, eski sevgililer ve sevgililerden kalma kokular bulup, yanında olmayan esmer, kumral ve sarışın kadınlara dokundu. O gün Memet kendini unutsa bulacak kimsesi yoktu serin ve bir o kadar da kirli sularda.
Kendini unutamayacak kadar çok seviyordu Memet. Elleri ve eldivenciyle arası soğuk Memet’in. İzmir’in yüze tokat gibi çarpan rüzgarlı eziyetli sokaklarında kimseyle sorunu yoktu.. Savaşı kendisiyle ve geçmişiyle. Unutamadığı kadınları oldu ve unuttuğu kadınlar ve henüz on yedi ya da on sekiz belki de on dokuza sıra bekliyor Memet. Genel ev gibi bir şey olmuştu o gece ve müşterisinin yüzüne bakmayan bir kevaşe gibi hissediyordu.
Esmer ve kara bakan bir çocuk Memet. Lakabı derli, belki de derdi kendine dert edinişindendir adı, durumu bir muamma. Bıyıklar terleyeli az olmuş ve inadına koca koca kadınlara aşık olmuş Memet. Birincisi Gülendam. Dul bir kadın. Mahallelerine geldiğinde Mehmet on beş Gülendam yirmileri tüketir ve çok işveli bir hatun. Bir bakışla tavlandı Memet kadın görmemiş ve kadına değmemiş bedeninin ani aldatmasıyla. Diliyle dudaklarını ıslatıyor ve ıslak düşler gördürüyor memet’e kadın Memet durur mu yaş on beş, Memet fişek, laf atıyor Memet. Salih Aga çakıyor tokatı Mehmet’e. Karı benim lan, diyor. Bitiyor Mehmet’in ilk aşkı ve başlıyor orda küfre sığınıp ağlayarak acıya meyilli bol aşklı hayat.

0 yorum:

 
Elegant de BlogMundi