iskambilden köprüler

İskambilden Köprüler 2004'te Sarphan Uzunoğlu ve Mehmet Eren Acararıcın tarafından kuruldu. Site 2007'ye kadar birçok yazara ve yüzlerce yazıya ev sahipliği yaptı.

Şimdi ise buna zamanın ardından bir araya gelip, kaptanların gemiyi terk etmediğini göstermek adına, daha farklı yaşanmışlıkları yazmak için kepenkleri tekrar açıyor.

2004 model köprü'yü ziyaret ettiniz mi?

su & mea

20 Eylül 2009 Pazar

Şimdi

Bıraktığın her şeyi yakıp bir kutuya senle bitirdiğimiz o reçelin kavanozunun içinde kaldıralı çok oldu. O kadar çoktan o kadar aza dönüşmeni izlemenin zevki bir başkaydı biliyor musun? Şimdi ne o kutuyu kaldırdığım yeri hatırlayabiliyorum ne de reçeli yerken bana verdiğin sözleri. Sahi ne manasızmış söylediklerin. Şimdi şimdi anlıyorum boşu boşuna içime koyduğun umutlardaki anlamsızlığı.

Biliyorum hiçbir şey değiştirmiyor yazılanlar. Yüzünde parçalanması gereken bir kadehi tutuyorum elimde. Bir nefretin fermuarını çekiyorum, her şey hazır, gittiğinden beri artan özgürlük sevgim engelliyor olası bir cinneti.

Artık hiç reçel yemiyorum. Biliyor musun? Ölünce kendimi yaktıracağım ve senden kalanların küllerine karıştıracağım kendimi. Belki o gün görürüm, sen mi uğrunda harcanan bir hayat mı daha değerli!

Senin İçin

Senin için pek bir şey değişmemiştir muhtemelen.

Hala geç uyanıyor, saatlerini ayna başında bir başkasını bekletmekle harcıyor ve yine de güzel olamıyorsundur. Yazık.

Senin için hiçbir şey değişmemiştir bence.

Nasılsa acıtmayı öğrendiğin günden beri acıtıyorsan kendin dahil etrafındaki her şeyi, hatta en boktan nesneleri bile.

Senin için çok şey değiştirenler de olmuştur.

Eminim güzel olduğunu düşünen, senin değerli olduğunu sananlar da olmuştur hayatının köşebaşlarında. Yazık! Ne büyük yanılgı onlarınki.

Biliyorum ki senin için her şey aynıdır hala.

Sen, güzellik takıntıların, beğenilme isteğin, kırılan tırnakların, kalbine sinmeyen kokular.

Bir boşluktan ne beklenebilir ki daha?

17 Temmuz 2009 Cuma

Cinayet Öncesi Son Telefon Görüşmeleri

Sen kan akıtmak istemedikçe, can almak istemedikçe aramazsın zaten vakitli vakitsiz. Biliyorum, en az sen kadar ben de istiyorum bu sefer acı çekmeyi, öldürmeyi, paramparça etmeyi. Biliyorum, bir cam parçasının her yanını kesişini izlemek zevk verecek ve sanık yazacak bir mahkemede uzun ve alengirli ismimin yanıbaşında. Oysa aşk bu ya, bir mahkemeye en uzak durmamız gereken dönemlerdeydik, bir muhakemeyi en az kaldırabilecek günlerde.

Mantığın terazisinde tart beni şimdi, sözcüklerini de kendi kefene koy, suskunluklarını sakın koyma tartıya, sen bir suskunluğun ağırlığını hissedecek kadar hissetmedin zaten beni. Boş uğraşlardayım biliyorum, bir ayrılık treninin raylarına bırakılmış bozuk para gibi deneyseldim sana göre, sevinecek miydin paramparça olduğumda ya da dümdüz?

Hep emprovize yaşamayı denedim ben. Plan yapmadım bir kadının dudaklarında kaplayacağı yerle ilgili dudaklarımın, bir başka tende acı anılar bırakmak gibi bir hedefim de olmadı bugüne dek. Hayat planlandığı gibi gitmek zorunda değil; ancak kötü planlar yapmamak kimseyi iyi biri yapmaz!

Kısacası ben erkektim, kaçtım her daim bazı sorumluluklarımdan. Kısacası kadındın, senin aklın karmaşık ve gizemliydi olmaması gereken tüm sıfatlara sahipti çoğu zaman. Kısacası ben yeterince eğilip bükülseydim, yeterince ehlileştirilmiş olsaydım daha kolay olurdu her şey.

Bir daha görüşürsek yanında bir kırbaç getir, öfkemi sustururken ihtiyacın olabilir.

Eller

ellerimin arasında bir çift bıçak alıyorum şimdi,
sen ve ben gibi paralel yerleştirip her ikisini
kavuşturuyorum parmaklarımı kanın sponsorluğunda
ne güzel şeymiş yaşamak
bileklerinden aktığında!

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Dudak Payı

Dudak payı bırakıyorum her yatağın kenarında

Soğursa içemezsin biliyorum diye bir battaniye oldum,
giriyorum soğuk gecelerde koynuna.
Ne garip ki bir yaz gecesi üşümek yazıyorum,
Çay kaşığının boş bardaktaki hüznü belki bu
Hafif ılık ve soğumuş çayın çoktan içilmiş yerlerinde kalan yanı
Oysa biliyorsun bir çay içimi kadar bile vaktimiz yok şimdi.
Üşümek ne garip kelime, sıcağı dudaklarında tattığım bu yaz akşamında
ve dudakların ne güzel, bir şiiri ele geçirmişler,
gün doğumundan, gün batımına.

28 Eylül 2008 Pazar

Dalga Boyu

çok yol kat etmişim kendime
huzur bile bulmuşumdur
sen bile görmüşümdür içimde
hani sen de çok iyi bilirsin
soğuk olurdu ve geceleri küfrederdim
battaniyesi olmayan o otele.
bir kez daha gidelim derdim
bir mart gününde
ya da şubat'ı terk edip
battaniyesi olmayan o yere.
belki de tek battaniye topraktır
tek uyku ölüm
uykusuzluk canıma tak etti
beni sensizliğimle ödürün.

27 Eylül 2008 Cumartesi

Zor

Neyin zor neyin kolay olduğuna ben karar veremem elbet, ne yazık ki bu konuda senin kadar yetkin değilim. Özlüyorum. Kim olduğunu sen biliyorsun ben seni hatırlayamayacak kadar çok seviyorum o kadar çok unutuyorum ki seni bazen, sen olup uyanıyorum. Nasıl oluyor deme, ben sen olmayı beceriyorum ve bir başka sen olduğunu unutuyorum.

Sen gibi terk ediyorum, sen gibi seviyor sen gibi sevmiyor, sen gibi acıtıyorum. Aramızda bir fark olsun istiyorsan eğer lütfen söyle:

"Ben gibi olmama yetecek kadar sevemedin mi beni?"

 
Elegant de BlogMundi