Gözlerim, yüzüm, bakışlarım yaşlanıyor. Eskimiş derisini atabilen bir yılan olmak isterdim; ama o yılan gibi dıştan değil içten kurtulmak isterdim kendimden. Eksilen ya da artan ne bilmiyorum içimde? Rengini benim bile hatırlamadığım sayfalara benim için yazılmış yazılar okuyup gözlerimi yaşartıyorum; böyle böyle kurtulmaya çalışıyorum içimden ve yine de başarısız oluyorum.
Uzandığım tüm kumsallarda kumları sayıyor kafamdaki deliler ve ben o delileri seviyorum. Teker teker kum tanelerini sayarken sevgi dolu sözcükler söylüyoruz birbirinden farksız taneciklere; ama biliyoruz ufalanmamış o koca kayanın minerallerini yalamak tüm derdimiz. Deliyiz… Ellerimizin içinde kandan dövmeler var; her savaşta meydana çıkmadan yeniğiz. Kalbimiz ilk çatışmada ağır yara aldı o günden beri sarılıp tutanımız yok, boşluğuz biz kara deliğiz.
Gidişleri erken tattık ki dönüş nedir öğrenmeye vaktimiz olmadı henüz; arkada bırakılanları göremedik çünkü önümüze baktık; geriye bir daha hiç öyle olmayacak bir kalp bıraktık, biz kötüler bırakılanlara yanaşmasın diye bırakılan son korkulukların kaderine gebeyiz. Aşk cinayetleri göreceğiz ve kargalar ciğerini çekip götürecek sevgimizin ve sevgi sözcüklerimizin. Gittiğim her tatil içinde başka bir yorgunluk barındırıyor ve artık aşık olamıyorum kumdan kaleler yapılan bir kumsalda çok beğendiğim, çok sevdiğim nice kadına. Süs bebekleri aldım ve kızımı sevindirdim. Bir kızım olmadığını biliyorum, o süs bebeklere sevinen içimdeki hain de kim? Hangi dünyaya gelecek bebekten bahsediyoruz, yazıklar olsun diyen şarkılar geçiyor içimden ve ben her duraklamalarında alkış tutuyorum kendilerine. İçimde kadrolu deliler var; ama bıyıkları yok, kıvırcık kirli sakallı ve yorgunlar… Her limanda sevgililer bıraktı her delim limandan çok delim; gemiden çok limanım, aşkımdan çok aldatılmışlığım var, onlara katıldım; artık biz yeniğiz. Süs bebeklerinin kafalarını koparmış kedi; kedinin kafasını koparmış deli; delinin kafası hala yerindeyse suçlu ben miyim; bir kelle karşılığı karşılıksız sevgi hak eden miyim? Karşılıklı karşılıksızlık arayan o delinin anlattıklarına inanan tek ben miyim? Ellerime inci kolyeler aldım; süt beyaz sevdim ve ben midyeden hiç inci çıktığını görmedim.
Sarışın, esmer ve kumral bir kadını bir araya getirip hepsiyle içki içip, her biriyle tek tek seviştim. Delilerle ben yeterince kalabalığız; kalbim iki kadını kaldırmaz, toplu halvetlerden geçtim. Çok ses yaptım severken ve sevişmek zaten yanlış bir eylem akşam saatlerinde ki inadına gece sevişilmeli promil yüksekken ve başkasıyla sevişilecek kadar unutulmuşken gerçek aşk; ben bu yüzden kimseyle sevişemedim, belki deliler; onlar kimi sevdiyse arada ben de sevdim.
Melodik şiirler okudum, üzüldüm. Yer tutmayan şiirler şarkılar okuyup dinledim; ama yerini tutmadı. Kimsin nesin aradım bulamadım; delilere sordum bilmiyorlar; ama tadını, kokunu özlemişler. Kokunu tadını sordum bilmiyorlar. Delilere inat ben bu boşlukta ölümü özledim; şimdi kendimi içine atıp kurtuluşu arzuladigim o kara deliğim..
Şimdi ise buna zamanın ardından bir araya gelip, kaptanların gemiyi terk etmediğini göstermek adına, daha farklı yaşanmışlıkları yazmak için kepenkleri tekrar açıyor.
2004 model köprü'yü ziyaret ettiniz mi?
su & mea
7 Eylül 2008 Pazar
Deliler
Etiketler:
deneme,
sarphan uzunoğlu
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder