Yalnızlık fikrine alışıyorum galiba. Yani sadece sevgili yahut hayat arkadaşı manasında değil. Arkadaşlar için de diğer tüm insanlar için de aynı şey geçerli.
Fark ettim ki insan dediğin yalnız başına hayatta kalabilmeli hayatta. Tek başınalık duygusu insanı arkadaş masasında da sevgili kucağında da terk etmemeli. Aslolan fert olmalı. Kendi kendine mutluluğu bulabilmeli, her ne kadar sosyalleşse de. İnsan dayadığı zaman kendini herhangi bir başkasına, kontrol edemiyor olup bitenleri. Başkasının kayığında kürekçi nereye çekerse oraya gidiyor. Çok kayığa bindim. Ve pek çoğuna da çağırılarak gittim. Bazısı benim istediğim yere çekti kürekleri, kimisi sevdiğim yerlere götürdü. Ama öyle zamanlar vardı ki, şaşırarak kabullendim gittiğimiz yanlış yönü. Bazen istemediğim yerlere götürüldüm ve şimdi fark ediyorum ki kürekçi istese atardı beni denize. Kalıverirdim yalnızlığın soğuk suyunda.
Kendi teknesi olmalı insanın. Herkese açmalı kapısını. Binenler de inenler de değiştirmemeli rotanı. İşte o zaman fert kendi olur tutar dümeni, pupa gier istediği yere. İnmek isteyenler olur elbet ve indirmek istediklerim. Atmam elbet denize ama filikalarım olur salarım usulca. Kontrol bendedir dediğim. Hayat benimdir, yelken benim. Nereye istersem oraya. Ama belli mi olur. Kabarıverir deniz…
Şimdi ise buna zamanın ardından bir araya gelip, kaptanların gemiyi terk etmediğini göstermek adına, daha farklı yaşanmışlıkları yazmak için kepenkleri tekrar açıyor.
2004 model köprü'yü ziyaret ettiniz mi?
su & mea
8 Eylül 2008 Pazartesi
kayık..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder